28 Nisan 2013 Pazar

Bir Hayaldi, Gerçek Oldu: Bohren und der Club of Gore İstanbul'da Çaldı


By on 12:52:00

27 Nisan 2013, şahsi konser tarihimde önemli bir gün ve artık bu tarihten itibaren en azından benim için dünya daha güzel. Çünkü sonunda "Constant FearBohren & der Club of Gore'dan canlı dinledim. Bu sözlerin çok iddialı, hatta bazılarına göre abartılı gelebileceğinin farkındayım ama hissettiğim şey bu. O şarkıyı o kadar çok seviyorum ki, hep bir gün canlı dinleyip konser salonundan çıktığımda hayatımın daha anlamlı olacağını düşündüm. Sonunda dün akşam Borusan Müzik Evi'nde bu hayalim gerçekleşti. 

Aslında konserden önce gruptan Christoph Clöser ile yaptığım röportajda, "Constant Fear"ı çalıp çalmayacaklarından emin olmadığını, çünkü son yıllarda o şarkının konser repertuvarlarında yer almadığını söyledi. Bu yanıta karşın yine de bir umut vardı içimde. 

Bohren & der Club of Gore, 20 yılını devirmiş emektar bir grup ama ülkemizde ilk konserlerini ancak bu yıl verdiler. Konserde şarkı aralarında baskın Alman aksanlı İngilizcesiyle yaptığı kısa konuşmalar sırasında, İstanbul'da çalmaktan duydukları mutluluğu da dile getirdi Clöser. Ben de nedereyse tezkeresini bekleyen asker gibi takvime çentik atarak bekledim onları.

Bohren & der Club of Gore'dan önce sahnede ambient/post rock ikilisi olarak 2004'ten beri müzik yapan Library Tapes vardı. 2006'da Per Jardsell'in ayrılmasıyla yola tek başına devam eden David Wenngren, piyanosu, bilgisayarı ve elektronik ekipmanı ile 21.30'da karşımızdaydı. Hiç acele etmeden usul usul dokunduğu piyano tuşlarının tınısına, bilgisayarındaki sample'lar ve arazi kayıtlarını da ekleyerek, son derece dingin, adeta terapi seansı gibi bir set sundu. O çalarken sinek uçsa vızıltısı duyulabilirdi; son derece sessiz bir atmosfer olması gerekiyordu ama ne yazık ki konsere sonradan gelenlerin sandalye gürültüleri bir ara epey rahatsızlık verdi kulaklara. (Belki de sandalyeler çekilip itildiğinde ses çıkmasın diye ayaklarına gürültüyü önleyici bantlardan yapıştırmak gerekir diye aklımdan geçti.)

Library Tapes'in müziği, Bohren & der Club of Gore öncesinde dinleyici için iyi bir hazırlık aşamasıydı; ambient'ın açtığı yeni ufuklara doğru yola çıkmamızı sağladı. Onun arkasından grubu beklerken, Scott Walker çalıyordu fonda. Sonunda saat 23.00'da ışıklar tamamen karardı ve bütünüyle siyah kıyafetler içinde dört müzisyen sahnedeki yerlerini aldı.

Clöser'in röportajda da söylediği gibi, yanlarında kendilerine ait özel ışıkları getirmişlerdi. Ufak ışıklar, her birinin başının üstüne gelecek şekilde mikrofon ayaklarına asılmıştı. Dolayısıyla yüzlerini net bir şekilde göremedik. Sadece bas gitarist Robin Rodenberg, yere eğildikten sonra dikilip başını yukarı kaldırdığında yüzü tam ışığa denk geliyordu; o sırada gözleri kapalı bir halde müziğe kapılışını izlemek olanaklıydı.

Açılışı, 2000 albümü "Sunset Mission"dan muhteşem "Prowler" ile yaptılar. Modern dünyada tek başına kalan insanın tedirginliğini duyumsatan bir albümün insan ruhunu esir alan saksofon melodileriyle dinleyicilere merhaba demek, ince bir nüanstı.


Konser boyunca toplam 10 şarkı çaldı grup; ancak ilk Christoph Clöser'in grupta henüz yer almadığı ama Reiner Henseleit'ın olduğu dönemde çıkan "Gore Motel" (1994) ve "Midnight Radio" (1995) albümlerinden hiç şarkı yer almıyordu setlist'te. Gerçi 2005 tarihli "Geisterfaust"dan da hiç şarkı çalınmadı ama Clöser'in gruba girişiyle saksofonun da Bohren & der Club of Gore müziğine dahil olduğunu düşünürsek, ilk iki albüme dokunulmaması anlamlı. 1990'larda gitarın ön planda olduğu daha sert bir müzik yapıyordu grup, saksofonun katkısıyla ambient/caz'a doğru yöneldi. 

"Nightwolf"u çalmalarına özellikle sevindim; çünkü benim için şaşırtıcı bir seçimdi. 16 dakika boyunca bas soundu içimde titreşirken, gece ortaya çıkan genç bir kurt hakkında yazılan bir şarkıyı bana ancak Bohren & der Club of Gore dinletebilirdi. 

Konser sırasında dikkatimi çeken bir husus, grup üyeleri arasındaki etkileşimin yoğunluğuydu. Bohren & der Club of Gore müziğini yapmak da canlı çalmak da, ayrı bir konsantrasyon gerektiriyor. Öylesine yavaş ki, tek bir yanlış vuruş, tek bir hızlı üfleme her şeyi berbat edebilir, en dikkatsiz dinleyici bile fark eder o uyumsuzluğu. Konserlerini tamamen karanlık ortamda vermelerinin, müziğin ruhuna uygun olduğu kadar, aynı zamanda o konsantrasyonu bozacak herhangi bir dış etkene maruz kalmamak için de olduğunu düşünüyorum; o müziği o kadar etkileyici bir şekilde çalmak için yaratılan karanlık atmosferin nedeni bu. Clöser'e bunun hem özgürlük hem de bir anlamda dinleyiciyi sanki bir 'mezara koymak' gibi olduğunu söylediğimde, "Biz de o mezarın içinde dönüp duruyoruz," demişti. Dün bunu deneyimleme olanağım oldu. Burada 'mezar' sözcüğünü sözlükteki direkt anlamıyla kullanmıyorum elbette; soruyu sorarken de onu bir tür yoğun odaklanma karşılığı olarak düşünmüştüm, Clöser de ne demek istediğimi tam olarak algılamıştı.



1,5 saatlik konser boyunca salondaki herkes kendine göre farklı hisler içine girmiştir eminim. Radyoda yaptığım özel Bohren & der Club of Gore programında dinleyicilere müziği gözü kapalı dinlerken ne hissettiklerini sormuş ve dilerlerse bana yazmalarını söylemiştim. Şule adlı dinleyicim, gönderdiği e-postada, "Bu müziği dinlerken insan geçmişte nereyi hayal ettiyse kendini orada hissediyor. Afrika'ya hiç gitmedim ama müziği dinlerken sıcağın, toprağın ve kedilerden gelen canlılığın kokusu geldi burnuma," yazmıştı. Kendini geçmişte hayal ettiği yerde bulmak... Bu ilginç bir saptama. Demek ki bu müzik, eski hayalleri bir şekilde yine hayallerde gerçekleştiriyor. Dün gece ben de çok uzaklardaydım, her şey çok güzeldi. 1,5 saat boyunca hiç gündüz olmadı, biraz tekinsiz de olsa serin gecelerin diriliğini hissettim.

Clöser, son şarkı "Midnight Blck Earth"ü anons edip, "Müziğimizle hala ilgileniyorsanız, başka şarkılar da çalarız. Bugün iyi bir ruh hali içindeyiz," dediğinde "Constant Fear"ı çalmalarını o kadar yürekten istedim ki, yanımda oturan Ezgi Aktaş'a dönüp, "Hep eleştirdiğimi yapıp şimdi 'Constant Fear' diye bağırırmışım mesela... Ben olsam her konserde çalarım onu," dedim. Sonra birden o şarkının ilk notalarını duyduğumda resmen oturduğum sandalyede yerimden zıpladım. Işıklar açık olsa, mutluluktan yaptığım tuhaf hareketler unutulmaz bir sahne olurdu. O 6.5 dakikayı hayatım boyunca unutmayacağım. Bir şarkıya gönülden bağlılığın ne demek olduğunu o duyguyu yaşayanlar iyi bilir.

"Sunset Mission"dan "Prowler" ile açılan konser, yine o albümden "Midnight Walker" ile sona erdi. Gece yarısında İstiklal Caddesi'ne çıktığımızda, konser salonunda Bohren & der Club of Gore'un bize bahşettiği dingin olgunluğun yerini kaotik çığırtkanlık aldı; bangır bangır bağıran ucube seslerin içinde yürürken uzay derinliği, cehennem ya da dünyanın sonunda geçirilen 1.5 saati hayalimizde yaşatmaya başlamıştık bile. Artık manen daha zengindim; hayatı daha güzel yapan da bu değil mi?

Setlist: Prowler - Unkerich - Zombies Never Die - Grave Wisdom - Nightwolf - Painless Steel - Beileid - Midnight Black Earth // Constant Fear - Midnight Walker 

(Fotoğraflar ve videolar bana aittir.)


















Yazan: Zülal Kalkandelen

Translate